Bir Portre, Bin Söz: Savaş, Sessizlik ve İnsani Hafıza

Portreler sadece barış zamanlarının değil, savaşın da tanığıdır. Savaş alanlarında çekilen portreler, yalnızca askerleri değil; kayıpları, korkuyu, direnci ve bazen umut kırıntılarını da yansıtır.

Robert Capa’nın Normandiya çıkarmasında çektiği flu karedeki askerin gözleri… Bosna savaşında sokağın köşesine saklanmış bir çocuğun korkuyla açılmış bakışı… Ukrayna’da bombalanmış bir binanın önünde, elinde oyuncak ayısıyla kalan bir kız çocuğunun portresi… Steve McCurry’nin Sovyet işgali altındaki Afganistan'da çektiği, gözleriyle dünyayı titreten “Şerbet Güla”… Ya da Kevin Carter’ın Sudan’daki kıtlık sırasında ölüme terk edilmiş bir çocuğu ve onu izleyen akbabayı gösteren sarsıcı karesi… Tüm bu görüntüler, yalnızca savaşın değil, insanın fotoğrafıdır.

Portre, savaşın propagandasına da direnmenin bir yoludur. Sadece generallerin değil, sivillerin, anaların, yetimlerin yüzünü göstermektir. Çünkü tarih sadece kazananları değil, acı çekenleri de yazmalıdır.

Bir portre bazen en yüksek sesi çıkarır. Sessizliğiyle sarsar.

Previous
Previous

LinkedIn Profil Fotoğrafı Seçerken Gerekli 10 Bilgi !

Next
Next

Kültürün Hafızası: Sanatçılar, Düşünürler ve Portrelerin Kalıcılığı